28 Mayıs 2017 Pazar

Rab edinmek üzerine.

                                       

Bir önceki yazımda " ilahlık ve şirk " konularını işlemiştim.Şimdiyse " rab edinmek " kavramına bakalım.Bu konuda en çok düşündüren ve çarpıcı bir ayetle başlıyorum ;

Bilginlerini ve din adamlarını Allah ile aralarına koyup rab edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir ilaha(tanrıya) kul olmalarıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allah, onların ortak(şirk) koştuklarından uzaktır. Tevbe - 31

Meallerde  haham ve rahip diye çevrilen bu ifadeler ayetin etki alanını ciddi anlamda daraltıyor. Ancak bilgin(ya da alim) ve din adamı olarak çevrilirse hem doğru bir çeviri yapılacak hem ayet daha iyi anlaşılacak.Peki bir insan Allah ile arasına nasıl rab olarak bilgin ve din adamlarını koyar ?Onları rab edinmek için ;

1.Onların helal dediğine helal , haram dediğine haram deyip,kabul etmek,
2.Dinini Allah'ın vahyinden değil de onlardan öğrenip,onun yaşadığı dini kendiside taklit ederek yaşamak,o ne yaparsa ne derse onu yapmak,
3.Onu kendisinden çok üstün görüp,dinde eksik gördüğü(Allah'ın hakkında emir vermeye gerek duymadığı) yerleri doldurabilen bir insan olarak görmek.

1. madde ile ilgili bir rivayet vardır Allah'ın elçisinden ,bu ayetin tefsiri niteliğinde ;

“Tay kabilesi reisi olan Adiyy bin hatem şöyle der:...Mescidde Rasulullah’ı etrafında sahabelere “Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler,” Tevbe 31” ayetini okurken gördüm ve boynumda gümüşten bir Hac olduğu halde yanına geldim ve :"Ey ALLAH’ın rasulu ; ben eskiden Hırıstiyandım ve Hırıstiyanlığı iyi bilirim . Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri rab edinmedik , onlara ibadet te etmedik dedim . Bu ayette ALLAH (c.c.) ne demek istemiş dedim .Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v ): “Ey Adiyy ! çıkar o boynundaki putu“. (Bende çıkardım ).Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O rahipleriniz , alimleriniz , okumuş insanlarınız size ALLAH’ın kitabına muhalif olarak helal ve haram (yasak serbest) koymadılar mı ?Bende "evet ya Rasulullah ; onlar okumuş kimselerdi, böyle yaparlardı" . Bunun üzerine :“ işte onların bu yaptıkları (ALLAHın kitabına muhalif ) Rabb’liktir . Sizinde onların dediklerini benimsemeniz , uymanız onlara ibadetinizdir“ dedi(İbn Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) Aynı zamanda hadistir: İmam Ahmed; Tirmizi , Cem’ul-Fevâid, IV, 68 ve İbn Cerir)

Şimdi birde dinimizislam.com sitesine yöneltilen soruya " Ehl-i Sünnet " site yönetimi ne cevap vermiş bakın ;

Sual: (Hadislerimi Kur’anla karşılaştırın. Kur’ana uyarsa o söz benimdir, uymazsa benim değildir) hadisine uyarak, âyetle çelişen hadislerin hepsini hadis kitaplarından ayırmak gerekmez mi?CEVAP:Bir kere hadis kitaplarında Kur’an-ı kerime aykırı hadis-i şerif bulunmaz. Bir hadis âlimi, bir hadis-i şerifin Kur’ana aykırı olduğunu bilememişse, biz nasıl bileceğiz? Kur’an-ı kerimi bilmeyen nasıl muhaddis olur?
Bu konuda şöyle düşünmek gerekir: Bir âyetle bir hadis çelişkili gibi görünürse, hadis-i şerifi esas almalı; çünkü Kur’an-ı kerim Resulullah efendimize inmiştir, o âyetteki mânâyı en iyi o bilir. Öyle ise, o hadis-i şerif o âyete aykırı değildir, onun açıklamasıdır.
Bunun gibi, mezhebimizin bir hükmü, bir hadis-i şerifle çelişir gibi görünürse, mezhebimizin hükmünü almamız gerekir. Mezhebimizin âlimleri bu hadis-i şerifi anlayamamış denilemez. Bir örnek vermek gerekirse, hadis-i şerifte, (Denizde yaşayan her canlı yenir) buyurulurken, mezhebimizin âlimleri, bu hükümden deniz haşeratını istisna tutmuştur. Çünkü mesela, (Ramazan günü İzmir’de herkes oruç yer) dense, bunun istisnalarının da olacağı anlaşılır. İşin önemini belirtmek için, çoğu anlamında, herkes dendiği olur.
Bid’at ehlinin dediği gibi, (Mezhebimizin hükümlerini, hadislere ve Kur’ana göre düzeltelim) demenin çok yanlış olduğu bu örneklerden anlaşılmaktadır. Mezhepsizlerin oyununa gelmemeli, mezhebimizin hükümleriyle amel etmeye çalışmalıyız. İmam-ı Rabbânî hazretleri, mezhebin bir hükmünü bir hadis-i şerife aykırı görerek, yani mezhebin o hükmünün yanlış olduğunu kabul etmenin, mezhebinin hükmünü beğenmemenin, ilhad yani dinsizlik olduğunu bildirmektedir. 

" Hadis-i şerif " yani rivayet Allah tarafından gönderilmiş ve korunan Kur'an ayeti ile çelişirse " hadis-i şerif " esas alınmalıymış.İşte rab edinmenin ne olduğu belli oldu.Allah değiştirilmemiş ve açık bir şey söyledi ama zanna,rivayete dayanan bilgi ondan farklı bir şey söyledi,çelişkili gibi görünüyor o zaman işte zanna ve rivayete, Allah'tan gelene değil kuldan geldiği bile şüpheli olana bakılır,o esas alınıp amel edilir.Çünkü biz Kur'an'ı anlamayız,açık değil,gizemli bir kitap.Bitti mi bitmez.Peki " hadis-i şerif " mezhep hükmüyle çelişti o zaman da mezhep hükmü esas alınır.Az önce bu zihniyet ayeti en iyi anlayan Allah'ın Elçisi'dir demişlerdi.Allah'ın Elçisinden gelen rivayet(hadis-i şerif) bu sefer de  mezhep hükmü ile çelişirse mezhep imamının (imamlarının) hükümleri esas alınır.Yani din adamı ortaya çıkar az önce ayeti devre dışı bırakan rivayetleri bu seferde o devre dışı bırakır.O halde Rablik , söz söyleme,hüküm koyma sıralaması şöyle olacaktır :

1) Mezhep imamları (yani bilginler ve din adamları)
2) Hadis-i şerifler (doğruluğu tartışılan,zanna dayalı rivayetler)
3) Allah (O'nun korunmuş(Hicr:9) ve şüphe bulunmayan(Bakara:2) kitabı)

Bugün eleştirdiğimiz Hıristiyan ve Yahudiler'den ne farkımız kaldı.Ve Hıristiyanlar Meryem oğlu Mesih(İsa)'i de Rab edindiler.Allah'ın oğlu hatta Allah'tan bir parça , bir çeşit ilah, dediler.


Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele. Tevbe - 34
Bunun sonucunda ne oluyor ? Uzaklarda değil , birkaç ayet sonra. İşte bu alim ve din adamlarının bir çoğu insanların mallarını haksız (ayette arapça "batıl" geçer,gerçek,doğru,hak olmayan) yollarla yerler.Yeter mi yetmiyor,birde Allah'ın yolundan engelleyip,alıkoyuyorlar.Eğer insanları sorgulanmaz yaparsanız,biz onlardan iyi mi bilebiliriz,1400 yıldır bunca alim yanıldı mı yani,onlar ayetleri öyle anlamışlarsa vardır bir bildikleri,diyerek yüceltirseniz onlar ve onları kullananlar da bu gücü olumsuz yönde kullanırlar.



"Ey benim iki hapishane arkadaşım! Çeşit çeşit rabler mi iyi, yoksa her şeyi buyruğuna almış olan o tek Allah mı? Yusuf-39

Peki başka başka , çeşit çeşit rabler(onların çeşitli yolları) mi yoksa her şeye hükmeden ALLAH mı?
ALLAH varken onun astından,yakınından küçük rablere ne gerek var?Yoksa ALLAH(ve onun mesajı) yetmiyor mu ?
Bu insanlara bir zarar gelse dönüp Rablerine yalvarırlar. Sonra onlara iyiliğinden tattırsa bakarsın ki, bir kısmı Rablerine ortak koşarlar. Rum - 33
Rableri (ALLAH) onlara en dar zamanlarında ,zarar geldiğinde yalvardıklarını işitince , onlara bir iyilik tattırır,sevecekleri şeyi başlarına verir de arkasından yine Rablerine ortak koşarlar.Belki de şunu anlayabiliriz buradan(kesinlik belirtmiyorum); yalvardıkları Rablerinin onlara ortak koştukları aracılığıyla yardım ettiğini  ya da tanrısal bazı güçler atfettikleri şeylerden geldiğini düşünürler.


Allah'ın kendisine vahiy(kitap), hüküm ve peygamberlik verdiği hiç kimsenin, bunun ardı sıra topluma "Allah'ın peşi sıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez. Aksine "İlahi kelamı derinliğine öğrenip onu başkalarına da öğreterek Rabbin(Rabbani) şahsiyetler olun!" der. Al-i İmran : 79

Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra inkârı mı emreder size?  Al-i İmran : 80

Hiçbir nebi(peygamber) ve resul hem Allah'a hem de ondan sonra kendisine kulluk edinimesini istemez.Ne Üzeyr (a.s) ne İsa (a.s) ne de Muhammed (a.s).Tersine onlar vahyi öğrenin ve insanlarada öğretin ve Rabbani (Rabbe adanmış,yönelmiş) kullar olun derler.Ve yine Allah size ne melekleri ne nebileri rabler edinmenizi emretmez,çünkü bu inkarın ta kendisidir.Kimi rab edindik Allah'ın yanında bir gözden geçirelim.


24 Mayıs 2017 Çarşamba

ALLAH'a inanmak yeterli mi? Mekkeli müşrikler de ALLAH'a inanıyorlardı


Kitabımızın ilk muhatabı olan Mekke toplumunu ne kadar biliyoruz ? Hem onları hem onlardan sonra gelen tüm insanlığı uyaracak olan bu ilahi(tanrısal) mesajın en temel amaçlarından biri olan şirki ortadan kaldırma ve Yaratıcı'ya bir olarak inanmaya yönelik söylemlerini okuduk mu ? Okuduklarımızın ilk muhatabı bizmiş gibi kendimizi sorguladık mı ? Peki İlah nedir? İlah nedir ki şirk ne olsun? Şirkin ne olduğunu bilmeden şirk koşup koşmadığımızı nasıl anlarız ? 

Tüm bu sorulara cevap bulmaya çalışağız,ALLAH'ın izniyle.

Toplumumuzda hatta İslam aleminde önemli bir kesim Mekkeli müşriklerin putlara taptığını,ALLAH'ı inkar ettiğini sanıyorlar.Böyle inanınca da kendini temize çıkaracaklarını sanıyorlar.Ve artık kendilerini sorgulanamaz birer "Müslüman" (teslim olan) olarak görüyorlar.Bu yanlış zannın en büyük sebebiyse Kur'an'dan uzaklaşmaktır.

" Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." 25:30(Furkan)

İşte Muhammed Peygamberin (esenlik onun üzerine olsun) şikayeti Kur'an'ı terkedenler ve ondan uzaklaşanlara karşı olacaktır.Rabbimiz bizi Elçimizin şikayet ettiği o kullardan eyleme.

İşin aslını,Mekkeli müşriklerin,Cahiliye Araplarının dinini öğrenmek istiyorsak rehberimiz Kur'an olmalıdır.


Onlara, “Gökleri ve yeri kimin yarattığını, güneşe ve aya kimin boyun eğdirdiğini” sorsan, kesinlikle “Allah” diyecekler. Nasıl döndürülüyorlar? 29 : 61 (Ankebut)

Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, kesinlikle “Allah” diyeceklerdir. Buna rağmen nasıl da döndürülüyorlar! 43:87 /Zuhruf  


De ki; biliyorsanız söyleyin; “Bu yer ve üstündeki canlılar kimindir?” "Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?"de ki: "Hem yedi göğün, hem de mutlak hükümranlık tahtının yegane Rabbi kimdir?" “Allah'tır” diyecekler. “Öyleyse sakınmıyor musunuz?” de!De ki, biliyorsanız söyleyin: “Her şeyin yönetimi elinde olan, koruyan ama korunmaya ihtiyacı olmayan kimdir?” “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki: “O halde nereden büyüleniyorsunuz?” 23:84-89 (Mü'minun)

Onlar Yaratıcı'nın ALLAH olduğunu biliyor ve hükümranlığın onun olduğuna inanıyorlardı.

"Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorsan; “Allah”tır derler. De ki: “Övgü, Allah'a aittir. Ama onların çoğu bilmiyorlar.”  31:25 (Lokman)
Burada çok ilginç bir uyarı geldi.Onlar sana ALLAH'ın gökleri ve yeri yarattığına inandığını söylüyorlar sen de şunu söyle : "Övgü ALLAH'a aittir." ancak onların çoğu bunu bilmezler.Neyi bilmiyorlar? İşte ilginç dediğim kısım bu övgünün,hamdin,yüceltmenin yalnızca ALLAH'a ait olduğunu anlamaz ve bilmezler.

Sor: "Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya o işitme gücünün ve gözlerin sahibi kim? Kim çıkarıyor ölüden diriyi ve kim çıkarıyor diriden ölüyü? Kim çekip çeviriyor iş ve oluşu?" Hemen, "Allah!" diyecekler. De ki: "Hâlâ kendinize gelmiyor musunuz?"  10: 31 (Yunus)
"De ki: "Göklerden ve yerden sizi kim rızıklandırıyor?" De ki: "Allah! O halde biz yahut siz ya tam hidayet üzerindeyiz yahut açık bir sapıklık içinde." 34:24 (Sebe)

Sizde aynı inançtasınız bizde, o halde hangimiz doğru yoldayız.O halde işler ALLAH'a inanmakla bitmiyor.Peki nasıl olacak ,şimdi daha iyi anlayacaksınız.İşte onlarla ayrıştığımız nokta ; 

"Destek almak için Allah ile aralarında bir takım ilahlar edindiler" 19:81 (Meryem)
"Belki kendilerine yardımları dokunur diye Allah’ın yakınından tanrılar edindiler." 36:74 (Yasin)
Bu çevirileri ilk defa görüyor olabilirsiniz,ancak en doğru çeviriler şahsımca bunlardır.Ayette geçen "min dunillah" ifadesi malesef ALLAH'tan başka olarak çevriliyor,ilk anlamı değil ama daha sonraki bir anlam olarak kullanılabilir,ancak bu ne bağlama uygundur ne de müşriklerin inancına(çünkü ALLAH'a inanıyorlar).Arapçada ALLAH'tan başka ifadesini kullanmak isterseniz "gayrillah" dersiniz(bu ifadeyi birebir olarak Nisa:82,Bakara:173,Hacc:30 ayetlerinde görebilirsiniz orada da ALLAH'tan başka diye çevirildiğini göreceksiniz).Halihazırda gayri kelimesi Türkçemize de geçmiş kelimedir ve başka,diğer (TDK) gibi anlamlara gelir. Baktığınız birçok mealde ortak bir görüş olması onun doğru olduğu anlamına gelmez,gerçek bir müslüman hakikatin toplulukla, kafa sayısıyla belirlenemeyeceğini bilir.Bu hususta en titiz ve doğru çeviriyi Süleymaniye Vakfı ve Abdulaziz Bayındır yapmaktadır.Daha açıklayıcı olması açısından bu videoyu izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.


Şimdi daha detaylı onların neleri ilah edindiğini ve bu ilahları hangi sıfatları yüklediklerini inceleyelim böylelikle ilah edinmenin , şirk koşmanın ne demek olduğunu çok daha iyi kavrayacağız.

"Bilin ki Allah’ın dini, katkısız dindir. Allah ile aralarına dostlar koyup onlara sarılanlar derler ki “Bizim bunlara kulluk etmemiz, sırf bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diyedir.” Allah, onların tartışıp durdukları her konudaki hükmünü, onların yüzüne karşı verecektir. Allah, yalancı ve nankör (kafir) olan birini yoluna kabul etmez." 39:3 (Zümer )

Onlara: “Gökleri ve yeri, kim yarattı?” diye sorsan kesin olarak “Allah” derler. De ki “Allah ile aranıza neyi koyup yalvardığınıza baktınız mı? Allah bana bir sıkıntı vermek istese, onlar bu sıkıntıyı fark edebilirler mi? Ya da bana iyilik etmek istese, onlar, O’nun bu iyiliğini önleyebilirler mi?” De ki “Allah bana yeter. Kendilerine dayanak arayanlar O’na güvenip dayansınlar.” 39:38(Zümer)

Kendilerine zarar vermeyecek, fayda da sağlamayacak olan şeyi Allah ile aralarına koyup kul olurlar. Bir de derler ki “Bunlar Allah’ın yanında bizi yanına alacak (şefaat edecek) olanlardır.” De ki “Siz Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O, onların ortak saydıklarından uzak ve yücedir.” 10:18 (Yunus)


Allah’tan önce başka ilahlara tutunur muyum ben? Rahman bana bir zarar vermek istese onların şefaati işe yaramaz. Onlar beni kurtaramazlar. 36:23 (Yasin)


 Çevrenizdeki nice kentleri de etkisizleştirmişizdir. Halbuki yanlışlarından dönsünler diye onlara ayetlerimizi değişik biçimlerde anlatmıştık.Kendilerine daha yakın görerek, Allah ile aralarına koydukları ilahları (tanrıları) onlara yardım etseydi ya! Ama hiçbiri ortaya çıkmadı. Başlarına gelen, yanlış yollarının ve yaptıkları iftiranın sonucudur. 46:27-28 (Ahkaf)

İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Öyleyse Allah’ın yakınından ortaklara yalvaranlar neyin peşindedirler? Onların peşine takıldığı sadece kuruntudur. Onlar sadece yalan söylerler. 10:66 (Yunus)

İşte ALLAH'ın yakınından , astından ilah edindiklerinden beklentilerinin neler olduğunu görüyoruz.

1. Kendilerini ALLAH'a yaklaştırmaları için
2. Yardım dilemek,çağırmak için
3. ALLAH katında şefaatçi olmaları için

Büyük bir ihtimalle bu kişiler kendilerini ALLAH'tan direk isteyemeyecek seviyede birer kul olarak görüyorlardı.Araya koydukları veliler(dostlar) ALLAH'a daha yakın olduğunu düşündükleri kişilerdi.Putlar ise sadece bunları simgeleyen taşlardı.Nerden mi biliyorum ?

Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. Dedikleriniz içinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler. 7:194 (Araf)

İşte ayet ile delili aralarına koydukları kişilerde esasen ALLAH'ın bir kulu,hem de aynı onlar gibi.Bu hususta Saadettin Merdin şunları söyler ; 

Onlar bu ilahların / kimselerin Allah’ın ulûhiyetinden az-çok hisse sahibi kimseler olduğunu düşünüyorlardı. Bu yarı ilahların Allah ile münasebeti olduğunu, O’nun katında yüksek bir mevkii olduğunu, dolayısıyla onların dualarının red olunmayacağını, şefaatlerinin, tavassutlarının /aracılıkların kabul edileceğini düşünüyorlardı. Kuran’da onlarca yerde putlar için “men, ellezîne, hüm” gibi akıllı varlıklar / insanlar için kullanılan zamirler, ism-i mevsullerin kullanılması, onların taş, ağaç parçası olmadığının, ölü veya diri putlaştırılan insanlar, ya da onların ruhları / ruhaniyetleri olduğunun en büyük kanıtıdır. (1)


Allah ile arasına koyarak, (mezardan) kalkış gününe kadar cevap vere­meyecek kimselere çağrıda bulunandan daha sapık kimdir? Bunlar, on­ların çağrısın­ın farkında olmazlar.  46:5 (Ahkaf)
Kimdir daha sapık ? Kimden ? ALLAH ile arasına koyarak,direkt ALLAH'tan istemeyerek,ALLAH kendisinin çağrısına ibadet etmeyecekmiş gibi birilerini aracı kılarak Kıyamete,yeniden diriliş gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kimselere (akıllı varlık) çağrıda,duada bulunandan daha sapık.Kıyamete kadar yani bir ölüden,aciz toprağa karışmış bir ölüden istiyorlar neden çünkü ruhun hala yaşadığına ve aralarında bulunduğuna inanıyorlar.Bu tam olarak Animizm'dir.Animizm'de bedenler ölsede bedenden çıkan ruh hayatını devam ettirir,yeryüzünde dolaşır,insanları duyar,görür,ALLAH tarafından ona bir tasarruf/yetki verilmişse yeryüzündeki bazı şeyleri o halleder(savaşlarda yardım etmek,Türkçe olimpiyatlarında aralarında bulunmak,uçak türbülansa girdiğinde yetişip alttan desteklemek gibi).Ek bir bilgi olarak şunu da alıntılıyorum ;

Öte yandan Türklerde ruhların ölmezliği düşüncesi hâkimdi. Onlar ölmüş atalarının ruhlarını öteki dünyadan zaman zaman geri dönerek çadırlarının çevresinde dolaştıkları ve geride kalanlara da iyilik ve kötülüklerinin dokunabileceği inancındaydılar.  Bundan dolayı Türkler ruhların kötülüklerinden korunmak, destek ve himayelerini kazanmak ve onları memnun etmek için bazı faaliyetler gösteriyorlardı. Bu faaliyetler toprağın altında mezar odaları yapmak, yemek vermek, kurban kesmek gibi adetlerdir. Türklerde atalar kültünün bir diğer tezahürü de ‘kurt’a duyulan saygıdır. Mesela Göktürk Türeyiş Destanı’nda kurt hem kurtarıcı hem de ata durumundadır.10 Bugün de Türk milletinde bozkurt’a ve ölen büyüklerine duyulan yüksek saygının temelleri daha bu inancın oluştuğu zamanlarda atılmıştı. Günümüzde ölmüş büyükler için mezar ziyaretlerinin yapılması, mevlit okutulması, yemek ve helva dağıtılması v.b uygulamalar İslam inançlarıyla da sentezlenerek günümüze kadar son halini almıştır.(2)
Ayetleri görmezlikten gelenler (kâfirler), benimle kendi aralarına dostlar (veliler) olarak kullarımı koyacaklarını mı sanıyorlar? Biz cehennemi, o kâfirlerin konak yeri yaptık. 18:102 (Kehf)

Allah ile aralarına koyarak yardıma çağırdıklarının hiçbiri bir şey yaratamaz. Zaten kendileri yaratılmış durumdadırlar.Onlar birer ölüdür, diri değillerdir. Ne zaman diriltileceklerinin de farkında olmazlar.Tanrınız tek bir tanrıdır. Ama, âhirete inanmayanların kalpleri inkâr etmektedir. Onlar büyüklük taslarlar.16:20-22 (Nahl)
Durum böyle iken Allah ile aralarına koydukları ilahlara tutundular. O ilahlar bir şey yaratamazlar, çünkü kendileri yaratılmıştır. Kendilerine zarar vermeye veya yarar sağlamaya bile güçleri yetmez. Onlar; ölüm, hayat ve tekrar diriltme konusunda da bir yetki sahibi değillerdir 25:3 (Furkan)

Bu ayetlerle de görülüyor ki araya koyup dua ettikleri,yardım istedikleri,şefaat bekledikleri,ALLAH dostu görüp kendilerini de ALLAH'a yaklaştıracaklarına inandıkları kimseler birer kuldur ve ölüdür,bunların hiçbir yetkisi/tasarrufu da yoktur.Durum böyle iken onlar tamamen zan ile iman ve amel ederek sapkınlardan oldular.Halbuki ellerinde buna dair bir delil yoktu.

De ki “Allah ile aranıza koyarak çağrıda bulunduklarınızın ne olduklarına baksanıza! Gösterin bana, yer­yüzünde neyi yaratmışlar? Yoksa göklerde bir payları mı var? Söyledikleriniz içinize yatıyorsa bu konuda bana, daha önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kırıntısı getirin.” 46:4 (Ahkaf)


Bugüne dönecek olursak hala bazı insanlar Evliyaullah dedikleri uçan,kaçan,aynı anda onlarca yerde olan,çağrılınca gelen,ALLAH'ın kendilerine yetki verdiğini iddia ettikleri bir takım ölüler aracılığıyla ALLAH'a şirk koşmakta.Üstelik bu kişiler İslami ilimlerin hemen tamamında yetkin kendini geliştirmiş bu ayetleri ezbere bilen kişilerdir.Ancak temiz bir akıl ve kalp ile süzüp temizlemedikleri zanni bilgiler onların imanlarını alt üst etmiş durumda.Yalnızca bu kişiler de değil,halktan ciddi bir kesim türbelerde mezarı bulunan bir takım ölülerden yardım istemekte,ALLAH ile aralarına onları koymaktalar istedikleri kişilerin kendisini duyamayan birer ölü olduğunu unutmaktalar
,yahut yüzü suyu hürmetine ALLAH'tan isteyerek farkında olmadan yalnızca ALLAH'tan istemeyip haşa torpil yapar gibi araya bir aracı koymaktadırlar.

Bu yazımda "ilah" ve "şirk" kavramlarını işlemeye çalıştım.Bir sonraki yazımda ALLAH'ın izniyle " Rab edinmek " konusunu işlemek istiyorum.ALLAH ( tüm hamdler/övgüler ve şükürler O'na aittir. ) bizi kendisine ortak koşmadan iman eden,salih ameller işleyen,kendisinden çokça sakınan,teslim olmuş kullarından eylesin.

Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayınız; size gökten ve yerden rızık veren Allah'tan başka bir yaratan mı var? O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz? 35:3 (Fatır)  


Kaynakça 

1)http://www.saadettinmerdin.com/genel/60-rasulullahin-sefaati-var-mi.html

2)https://tarihsayfasi.wordpress.com/2009/07/14/eski-turk-dinine-genel-bir-bakis [İçeriğin kendisinde bulunan 10 nolu kısım ; Salim KOCA , Türk kültürünün Temelleri II, Trabzon , 2000, s. 173]