28 Mayıs 2017 Pazar

Rab edinmek üzerine.

                                       

Bir önceki yazımda " ilahlık ve şirk " konularını işlemiştim.Şimdiyse " rab edinmek " kavramına bakalım.Bu konuda en çok düşündüren ve çarpıcı bir ayetle başlıyorum ;

Bilginlerini ve din adamlarını Allah ile aralarına koyup rab edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir ilaha(tanrıya) kul olmalarıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allah, onların ortak(şirk) koştuklarından uzaktır. Tevbe - 31

Meallerde  haham ve rahip diye çevrilen bu ifadeler ayetin etki alanını ciddi anlamda daraltıyor. Ancak bilgin(ya da alim) ve din adamı olarak çevrilirse hem doğru bir çeviri yapılacak hem ayet daha iyi anlaşılacak.Peki bir insan Allah ile arasına nasıl rab olarak bilgin ve din adamlarını koyar ?Onları rab edinmek için ;

1.Onların helal dediğine helal , haram dediğine haram deyip,kabul etmek,
2.Dinini Allah'ın vahyinden değil de onlardan öğrenip,onun yaşadığı dini kendiside taklit ederek yaşamak,o ne yaparsa ne derse onu yapmak,
3.Onu kendisinden çok üstün görüp,dinde eksik gördüğü(Allah'ın hakkında emir vermeye gerek duymadığı) yerleri doldurabilen bir insan olarak görmek.

1. madde ile ilgili bir rivayet vardır Allah'ın elçisinden ,bu ayetin tefsiri niteliğinde ;

“Tay kabilesi reisi olan Adiyy bin hatem şöyle der:...Mescidde Rasulullah’ı etrafında sahabelere “Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler,” Tevbe 31” ayetini okurken gördüm ve boynumda gümüşten bir Hac olduğu halde yanına geldim ve :"Ey ALLAH’ın rasulu ; ben eskiden Hırıstiyandım ve Hırıstiyanlığı iyi bilirim . Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri rab edinmedik , onlara ibadet te etmedik dedim . Bu ayette ALLAH (c.c.) ne demek istemiş dedim .Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v ): “Ey Adiyy ! çıkar o boynundaki putu“. (Bende çıkardım ).Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O rahipleriniz , alimleriniz , okumuş insanlarınız size ALLAH’ın kitabına muhalif olarak helal ve haram (yasak serbest) koymadılar mı ?Bende "evet ya Rasulullah ; onlar okumuş kimselerdi, böyle yaparlardı" . Bunun üzerine :“ işte onların bu yaptıkları (ALLAHın kitabına muhalif ) Rabb’liktir . Sizinde onların dediklerini benimsemeniz , uymanız onlara ibadetinizdir“ dedi(İbn Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) Aynı zamanda hadistir: İmam Ahmed; Tirmizi , Cem’ul-Fevâid, IV, 68 ve İbn Cerir)

Şimdi birde dinimizislam.com sitesine yöneltilen soruya " Ehl-i Sünnet " site yönetimi ne cevap vermiş bakın ;

Sual: (Hadislerimi Kur’anla karşılaştırın. Kur’ana uyarsa o söz benimdir, uymazsa benim değildir) hadisine uyarak, âyetle çelişen hadislerin hepsini hadis kitaplarından ayırmak gerekmez mi?CEVAP:Bir kere hadis kitaplarında Kur’an-ı kerime aykırı hadis-i şerif bulunmaz. Bir hadis âlimi, bir hadis-i şerifin Kur’ana aykırı olduğunu bilememişse, biz nasıl bileceğiz? Kur’an-ı kerimi bilmeyen nasıl muhaddis olur?
Bu konuda şöyle düşünmek gerekir: Bir âyetle bir hadis çelişkili gibi görünürse, hadis-i şerifi esas almalı; çünkü Kur’an-ı kerim Resulullah efendimize inmiştir, o âyetteki mânâyı en iyi o bilir. Öyle ise, o hadis-i şerif o âyete aykırı değildir, onun açıklamasıdır.
Bunun gibi, mezhebimizin bir hükmü, bir hadis-i şerifle çelişir gibi görünürse, mezhebimizin hükmünü almamız gerekir. Mezhebimizin âlimleri bu hadis-i şerifi anlayamamış denilemez. Bir örnek vermek gerekirse, hadis-i şerifte, (Denizde yaşayan her canlı yenir) buyurulurken, mezhebimizin âlimleri, bu hükümden deniz haşeratını istisna tutmuştur. Çünkü mesela, (Ramazan günü İzmir’de herkes oruç yer) dense, bunun istisnalarının da olacağı anlaşılır. İşin önemini belirtmek için, çoğu anlamında, herkes dendiği olur.
Bid’at ehlinin dediği gibi, (Mezhebimizin hükümlerini, hadislere ve Kur’ana göre düzeltelim) demenin çok yanlış olduğu bu örneklerden anlaşılmaktadır. Mezhepsizlerin oyununa gelmemeli, mezhebimizin hükümleriyle amel etmeye çalışmalıyız. İmam-ı Rabbânî hazretleri, mezhebin bir hükmünü bir hadis-i şerife aykırı görerek, yani mezhebin o hükmünün yanlış olduğunu kabul etmenin, mezhebinin hükmünü beğenmemenin, ilhad yani dinsizlik olduğunu bildirmektedir. 

" Hadis-i şerif " yani rivayet Allah tarafından gönderilmiş ve korunan Kur'an ayeti ile çelişirse " hadis-i şerif " esas alınmalıymış.İşte rab edinmenin ne olduğu belli oldu.Allah değiştirilmemiş ve açık bir şey söyledi ama zanna,rivayete dayanan bilgi ondan farklı bir şey söyledi,çelişkili gibi görünüyor o zaman işte zanna ve rivayete, Allah'tan gelene değil kuldan geldiği bile şüpheli olana bakılır,o esas alınıp amel edilir.Çünkü biz Kur'an'ı anlamayız,açık değil,gizemli bir kitap.Bitti mi bitmez.Peki " hadis-i şerif " mezhep hükmüyle çelişti o zaman da mezhep hükmü esas alınır.Az önce bu zihniyet ayeti en iyi anlayan Allah'ın Elçisi'dir demişlerdi.Allah'ın Elçisinden gelen rivayet(hadis-i şerif) bu sefer de  mezhep hükmü ile çelişirse mezhep imamının (imamlarının) hükümleri esas alınır.Yani din adamı ortaya çıkar az önce ayeti devre dışı bırakan rivayetleri bu seferde o devre dışı bırakır.O halde Rablik , söz söyleme,hüküm koyma sıralaması şöyle olacaktır :

1) Mezhep imamları (yani bilginler ve din adamları)
2) Hadis-i şerifler (doğruluğu tartışılan,zanna dayalı rivayetler)
3) Allah (O'nun korunmuş(Hicr:9) ve şüphe bulunmayan(Bakara:2) kitabı)

Bugün eleştirdiğimiz Hıristiyan ve Yahudiler'den ne farkımız kaldı.Ve Hıristiyanlar Meryem oğlu Mesih(İsa)'i de Rab edindiler.Allah'ın oğlu hatta Allah'tan bir parça , bir çeşit ilah, dediler.


Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele. Tevbe - 34
Bunun sonucunda ne oluyor ? Uzaklarda değil , birkaç ayet sonra. İşte bu alim ve din adamlarının bir çoğu insanların mallarını haksız (ayette arapça "batıl" geçer,gerçek,doğru,hak olmayan) yollarla yerler.Yeter mi yetmiyor,birde Allah'ın yolundan engelleyip,alıkoyuyorlar.Eğer insanları sorgulanmaz yaparsanız,biz onlardan iyi mi bilebiliriz,1400 yıldır bunca alim yanıldı mı yani,onlar ayetleri öyle anlamışlarsa vardır bir bildikleri,diyerek yüceltirseniz onlar ve onları kullananlar da bu gücü olumsuz yönde kullanırlar.



"Ey benim iki hapishane arkadaşım! Çeşit çeşit rabler mi iyi, yoksa her şeyi buyruğuna almış olan o tek Allah mı? Yusuf-39

Peki başka başka , çeşit çeşit rabler(onların çeşitli yolları) mi yoksa her şeye hükmeden ALLAH mı?
ALLAH varken onun astından,yakınından küçük rablere ne gerek var?Yoksa ALLAH(ve onun mesajı) yetmiyor mu ?
Bu insanlara bir zarar gelse dönüp Rablerine yalvarırlar. Sonra onlara iyiliğinden tattırsa bakarsın ki, bir kısmı Rablerine ortak koşarlar. Rum - 33
Rableri (ALLAH) onlara en dar zamanlarında ,zarar geldiğinde yalvardıklarını işitince , onlara bir iyilik tattırır,sevecekleri şeyi başlarına verir de arkasından yine Rablerine ortak koşarlar.Belki de şunu anlayabiliriz buradan(kesinlik belirtmiyorum); yalvardıkları Rablerinin onlara ortak koştukları aracılığıyla yardım ettiğini  ya da tanrısal bazı güçler atfettikleri şeylerden geldiğini düşünürler.


Allah'ın kendisine vahiy(kitap), hüküm ve peygamberlik verdiği hiç kimsenin, bunun ardı sıra topluma "Allah'ın peşi sıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez. Aksine "İlahi kelamı derinliğine öğrenip onu başkalarına da öğreterek Rabbin(Rabbani) şahsiyetler olun!" der. Al-i İmran : 79

Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, müslümanlar haline geldikten sonra inkârı mı emreder size?  Al-i İmran : 80

Hiçbir nebi(peygamber) ve resul hem Allah'a hem de ondan sonra kendisine kulluk edinimesini istemez.Ne Üzeyr (a.s) ne İsa (a.s) ne de Muhammed (a.s).Tersine onlar vahyi öğrenin ve insanlarada öğretin ve Rabbani (Rabbe adanmış,yönelmiş) kullar olun derler.Ve yine Allah size ne melekleri ne nebileri rabler edinmenizi emretmez,çünkü bu inkarın ta kendisidir.Kimi rab edindik Allah'ın yanında bir gözden geçirelim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder